İran için Dönüşü
Olmayan Yolu Hazırlayanlar
-Bush Yönetiminin
Perde Arkasındaki İsimleri-
The Sunday Telegraph son aylarda Washington’da İran’a karşı derinleşen
krizle birlikte Pentagon’nun İran’ın nükleer tesislerini vurmaya yönelik
planlarının yoğunlaştırdığını iki gün önce bildirdi. Gazeteye yorum yapan
Richard Perle’nin ‘eğer İran nükleer silaha sahip olma konusunda çizgiyi
aşarsa, 12 B2 bomba uçakları İran’ın nükleer silah hırsını püskürtecek
ciddilikte bir karşılık vereceğini’ ve ‘Başkan Bush bu bombaları kullanma
seçeneğiyle karşı karşıya kalsa idi, Bush bunu kullanırdı’ şeklindeki
açıklaması ise oldukça dikkat çekici idi.
The Sunday Telegraph gazetesine verdiği demeçte İran
konusunda sert adımlar atılacağının sinyalini veren Richard Perle, Washington’daki
Neo-con’ların merkezi sayılan Amerikan
Enterprise Institute’de birlikte hareket ettiği isimlere bakınca neden Başkan
Bush’un bu konuda ‘geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini’ kolaylıkla anlayabiliriz.
Geçmişte ABD Savunma Bakan yardımcılığı yapan Richard
Perle’nin AEI’de
Başkan Bush’un yardımcısı Dick Cheney’in eşi Lynne Cheney’den
tutun da daha önce CIA’de çalışmış ve şimdi AEI’de özellikle İran, Afganistan,
istihbarat, terörizm konularında tecrübeli Reuel Marc Gerecht ve Washington’ın
şahin dişilerinden sayılan Danielle Pletka, yine uluslarası politika uzmanı ve
terrörizm, İran ve Ortadoğu hakkında söz sahibi olan Michael Ledeen’dan ve hiç
kuşkusuz AK Parti konusunda keskin yorumlar yapan ve yazdığı ‘Yeşil Sermaye’isimli
makalesiyle de Türkiye’deki dindar iş dünyasını hedef alan Michael Rubin’ı de
içine alan bir ekiple İran’a karşı operasyon konusunda ABD yönetiminin sert
kararlar alması yönünde bir politika izlemektedirler.
Yukarı da adı geçen Lynne Cheney’in AEI’deki çalışıyor
olması ne kadar ilginç ise tıpkı Türk kamuoyunun yakından tanıdığı ve
‘Karanlıklar Prensi’ olarak anılan Richard Perle gibi, Michael Ledeen’nin de
geçmişte hem Pentagon hem de Dişişleri’nde çalışmış olması o kadar ilginçtir. Ledeen
1979’daki İran devriminden bugüne kadar devamlı bir şekilde İran halkının İslam
Cumhuriyetinin yöneticilerine karşı ayaklandırma seçeneğini ABD yönetiminin
benimsemesi için çaba sarfetmektedir.
Ekibin içinde yer alan M. Rubin ise yazdığı bazı
makalelerinde nedense Türkiye’ye ve özellikle AK Parti yönetimine ayrı bir yer
ayıran bir isim sayılabilir. Mart 2003 tezkeresi sonrasında yönetime karşı
olumsuz bir tavır takınan Neo-con’lar gibi Rubin’de her fırsatta İslami kökenli
AK Partiyi hedef alarak Türkiye’nin iç ve dış politikası hakkında eleştirilerini
dile getirmektedir. Rubin’in İran’la
ilgili olarak geçen hafta ‘Bush yönetimin İran konusunda politikasının
olmadığını söyleyerek, aslında İran halkına yönelik bir hitap şekli aranması ve
İran halkının yönetime karşı ayaklanması gerektiğini tıpkı Ledeen gibi telaffuz
etmektedir.
Tıpkı Irak savaşı öncesinde nasıl Irak halkına seslenerek ‘özgürlük
ve demokrasi’ için ayaklanmaları istenmişse şimdi de İran halkı için de aynı
söylemin tekrarlanması bir tesadüfse, geçenlerde başta Başkan Yardımcısı D.
Cheney ve Dışişleri Bakanı C. Rice konuşmalarında Amerikan’ın Ortadoğu’ya ‘demokrasi
ve özgürlük’ getirme politikasını ve İran konusunda tıpkı Irak’da olduğu gibi
gerektiğinde silahlı güç kullanmayı seçenek olarak düşündüklerini söylerken
mekan olarak AEI’yi seçmiş olmaları ise başka br tesadüf müdür?
Emel BAYRAK/ WASHINGTON15 Şubat 2006
No comments:
Post a Comment