Monday, February 20, 2006

Emel Bayrak, Washington Correspondent of AKSAM Newspaper, Feb 19, 2006


DÜNYA BANKASI BAŞKANINDAN BELEDİYELERE YÜKLÜ MİKTARDA YARDIM SÖZÜ!

Geçen hafta Washington DC’de Dünya Bankası’nda oldukça ilginç bir toplantı yapıldı. Dünyanın her yerinden gelen Birleşik Kentler ve Yerel Yönetimler Birliğine bağlı bölge başkanlarını ağırlayan Dünya Bankası Başkanı toplantı daTürkiye’nin de üyesi olduğu bu kuruluş yardımıyla yerel yönetimlere yani belediyelere fon yardımı yapılacağı sözü verildi.

Kısa adı UCLG olan Birleşik Kentler ve Yerel Yönetimler Birliği Birleşmiş Milletlerin desteği ve belediyelerin katkılarıyla bütün dünyada merkezi hükümetlerle yerel yönetimler arasındaki güç dengesini sağlamak amacıyla faaliyet sürdüren dünya belediyelerinin üye oldukları büyük bir organizasyondur.

İstanbul Büyükşehir Başkanı Kadir Topbaş’ın da başkan yardımcılığı görevine seçildiği   bu global şemsiye organizasyonun amaçlarından biri ‘şehir vatandaşlığı’ kavramını geliştirmeyle birlikte şehirde yaşayanların o şehire karşı sorumluluklarını ve katkılarını artırmaktır.

Merkezi hükümetlerin yerel yönetimler üzerindeki baskısını azaltmak amacıyla özellikle yerel yönetimlerin sorumluluk alanlarını genişletmeye yönelik çalışmaları da içermektedir.

Bu konuyla ilgili olarak söyleşi yaptığımız Amerika’daki ICLG Başkanı olan Don Borut,  Dünya Bankası Başkanı Wolfowitz’ın ilk gün toplantıda ICLG’nın çabalarını destekleme kararı aldıklarını ve bu konuda gerekli yardımı yapacaklarını iletti. Hatta Wolfowitz’in bir ara Türkiye’den katılan IULA-MEWA Genel Sekreteri Selahaddin Yıldırım’nın yanına bizzat giderek, Türkiye’nin öneminin farkında olduklarını, en kısa zamanda Türkiye’yi ziyaret edeceğini ve bu fon aracılığıyla Türkiye’deki Belediyelerin daha güçlü kılınacağı açıklamasında bulunmasının kayda değer olduğunu söyledi.

Bu toplantı amacıyla Washington’a gelen  Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’de Dünya Bankası’ndaki bu toplantılara katılarak özellikle temsil ettiği bölgenin zorluklarını ve nasıl buna bir çözüm arayışında bulunduklarını dile getirme imkanını buldu. Dünya Bankasının oluşturacağı bu fon sadece İstanbul gibi büyük metropoller değil Diyarbakır gibi gelişmişlik düzeyinde geri kalmış iller de payını alacaklar. Bu yardım sayesinde ekonomik olarak tıpkı Amerika’da veya Almanya’da olduğu gibi Türkiye’deki yerel yönetimler de biraz daha  özerk bir yapıya bürünebilecekler.

Emel BAYRAK/WAHSINGTON

Wednesday, February 15, 2006

Emel Bayrak, Akşam Washington Temsilcisi, 15 Şubat 2006


İran için Dönüşü Olmayan Yolu Hazırlayanlar
-Bush Yönetiminin Perde Arkasındaki İsimleri-


The Sunday Telegraph son aylarda Washington’da İran’a karşı derinleşen krizle birlikte Pentagon’nun İran’ın nükleer tesislerini vurmaya yönelik planlarının yoğunlaştırdığını iki gün önce bildirdi. Gazeteye yorum yapan Richard Perle’nin ‘eğer İran nükleer silaha sahip olma konusunda çizgiyi aşarsa, 12 B2 bomba uçakları İran’ın nükleer silah hırsını püskürtecek ciddilikte bir karşılık vereceğini’ ve ‘Başkan Bush bu bombaları kullanma seçeneğiyle karşı karşıya kalsa idi, Bush bunu kullanırdı’ şeklindeki açıklaması ise oldukça dikkat çekici idi.

The Sunday Telegraph gazetesine verdiği demeçte İran konusunda sert adımlar atılacağının sinyalini veren Richard Perle, Washington’daki Neo-con’ların merkezi sayılan  Amerikan Enterprise Institute’de birlikte hareket ettiği isimlere bakınca neden Başkan Bush’un bu konuda ‘geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini’  kolaylıkla anlayabiliriz.

Geçmişte ABD Savunma Bakan yardımcılığı yapan Richard Perle’nin AEI’de
Başkan Bush’un yardımcısı Dick Cheney’in eşi Lynne Cheney’den tutun da daha önce CIA’de çalışmış ve şimdi AEI’de özellikle İran, Afganistan, istihbarat, terörizm konularında tecrübeli Reuel Marc Gerecht ve Washington’ın şahin dişilerinden sayılan Danielle Pletka, yine uluslarası politika uzmanı ve terrörizm, İran ve Ortadoğu hakkında söz sahibi olan Michael Ledeen’dan ve hiç kuşkusuz AK Parti konusunda keskin yorumlar yapan ve yazdığı ‘Yeşil Sermaye’isimli makalesiyle de Türkiye’deki dindar iş dünyasını hedef alan Michael Rubin’ı de içine alan bir ekiple İran’a karşı operasyon konusunda ABD yönetiminin sert kararlar alması yönünde bir politika izlemektedirler. 

Yukarı da adı geçen Lynne Cheney’in AEI’deki çalışıyor olması ne kadar ilginç ise tıpkı Türk kamuoyunun yakından tanıdığı ve ‘Karanlıklar Prensi’ olarak anılan Richard Perle gibi, Michael Ledeen’nin de geçmişte hem Pentagon hem de Dişişleri’nde çalışmış olması o kadar ilginçtir. Ledeen 1979’daki İran devriminden bugüne kadar devamlı bir şekilde İran halkının İslam Cumhuriyetinin yöneticilerine karşı ayaklandırma seçeneğini ABD yönetiminin benimsemesi için çaba sarfetmektedir.

Ekibin içinde yer alan M. Rubin ise yazdığı bazı makalelerinde nedense Türkiye’ye ve özellikle AK Parti yönetimine ayrı bir yer ayıran bir isim sayılabilir. Mart 2003 tezkeresi sonrasında yönetime karşı olumsuz bir tavır takınan Neo-con’lar gibi Rubin’de her fırsatta İslami kökenli AK Partiyi hedef alarak Türkiye’nin iç ve dış politikası hakkında eleştirilerini dile getirmektedir.  Rubin’in İran’la ilgili olarak geçen hafta ‘Bush yönetimin İran konusunda politikasının olmadığını söyleyerek, aslında İran halkına yönelik bir hitap şekli aranması ve İran halkının yönetime karşı ayaklanması gerektiğini tıpkı Ledeen gibi telaffuz etmektedir.

Tıpkı Irak savaşı öncesinde nasıl Irak halkına seslenerek ‘özgürlük ve demokrasi’ için ayaklanmaları istenmişse şimdi de İran halkı için de aynı söylemin tekrarlanması bir tesadüfse, geçenlerde başta Başkan Yardımcısı D. Cheney ve Dışişleri Bakanı C. Rice konuşmalarında Amerikan’ın Ortadoğu’ya ‘demokrasi ve özgürlük’ getirme politikasını ve İran konusunda tıpkı Irak’da olduğu gibi gerektiğinde silahlı güç kullanmayı seçenek olarak düşündüklerini söylerken mekan olarak AEI’yi seçmiş olmaları ise başka br tesadüf müdür?
Emel BAYRAK/ WASHINGTON
15 Şubat 2006



Friday, February 10, 2006

Aksam Newspaper Feb 9, 2006


Enerji Bakanının iki günlük Washington Ziyareti
- Türkiye’nin Nükleer Santral Yapım Görüşmeleri Somut bir Hale Geldi-


Enerji konusunda sıkıntılı günler yaşayan pekçok ülke gibi Türkiye’de alternatif enerji üretme ve kapasitesiyi artırma arayışları içinde. Bu sebeple Türk-Amerikan ortak çalışmalar eşliğinde Washington’a gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Amerikan Enerji Bakanlığı, Dışişleri Enerji Bölümündeki yetkililerin yanısıra Eximbank’ın Başkanı ile de görüşmeler yaptıktan sonra bugün Türkiye’ye dönüyor.

Yaptığı basın toplantısında, Güler sorulan sorular üzerine Türkiye’nin artık bir nükleer enerji üretme konusunda hazır olduğunu ve Amerikan yetkilileri konuşmaların ardından bunun daha somut hale geldiğini ve önümüzdeki günlerde kamuoyuna bu santral ile ilgili  açıklamaların yapılacağını bildirdi.

Nükleer santral yapım için şimdiden pek çok yerli yatırımcının talip olduğunun da haberini ayrıca verdi. Türkiye’nin şu anda 128 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç olduğunu söyleyen Bakan Güler, pek çok yatırımcının o nedenle iştahının kabardığını da ekledi.

Hiç kuşkusuz en önemli diğer haber Türkiye’nin Amerikan yetkililere Irak’ta petrol arama konusundaki talepleri idi. Amerikan yetkililerin Irak’taki yetkili makamlar ve şu anda orada bulunan yabancı şirketler ile temas kurup bu konuda Türkiye için neler yapacağını ilerleyen günlerde göreceğiz.

Emel Bayrak
Washington
9 Şubat 2006

Wednesday, February 1, 2006

Emel Bayrak interviewed Congresman Mark Kirk, published by AKSAM Newspaper, Jan 31, 2006




KONGRE CUMHURİYETÇİ ÜYE MARK STEVEN KIRK’LE YAPILAN SÖYLEŞİ

-TURK-AMERIKAN İLİŞKİLERİ, SURİYE, İRAN VE PENTAGON,TSK İLİŞKİSİ VE AMERİKAN İÇ POLİTİKASI-

31 Ocak 2006
Capitol Hill South
9.30


Emel Bayrak:
Geçmişte Irak Savaşında Türkiye’nin destek vermemesini eleştirmiş ve bu kararın Türk-Amerikan ilişkilerini zedelediğini söylemiştiniz. ABD’nin gündeminde Suriye ve İran var. Türkiye geçmişte vermediği desteği şimdi verecek mi? Vermezse ne olur?

Mark Kirk:
Türkiye egemenliğe sahip bir devlettir ve kendi kararını kendisi verir ve sonuçlarını görür. Türkiye’nin katılmama kararı dairenin içinden dışarı çıkmakla sonuçlandı. Türkiye inanılmayacak kadar önemli bir müttefikti. Şimdi Suriye ve İran’a bakınca bu Türkiye için batı müttefikliğine tekrar katılması için yeni bir fırsattır. Ama Türkiye desteklememeye karar verirse daha çok tek başına kalır.

E. Bayrak:ABD İran konusunda ne kadar kararlı? Silahlı müdaheleye kadar gidebilir mi?

M. Kirk:
Mümkündür. Ama şu anda İran’ın başkanı uluslararası camiayi şok etmiş bulunmaktadır Çunku diyor ki bir Yahudi soykırımı yetmez ikincisi gerekiyor. Avrupa Birliği devletleri şimdi İrana karşı katı bir tutum almaktadırlar. Bence bu münakaşa fazla siyah beyaz oluyor. Bir taraf diyor ki İran a karşı yaptırımlar olmalı ama sonunda İran’ın nükleer silaha sahip olması hakkı var deniliyor, öteki taraftan İsrail bu problemi halledecek deniliyor. Ben ortada başka opsiyonlar olduğunu düşünüyorum. İrana karşı etkili baskı kurabilecek seçenekler.

E. Bayrak: Ekonomik ya da nasıl bir tür baskı?

M. Kirk:

İran’ı yöneten mollalar dini konulara önem veriyorlar… ekonomik konularda fevkalade kötü idareciler. İran Opec’de 3. cü petrol üreten ülke olmasına rağmen İran benzin ihtiyacının yarısını yurtdışından ithal ediyor. Eğer ABD veya İngiltere petrol taşıyan tankerlerin sigortalarını geri çekerlerse İran’ın ekonomisi çok hızlı bir şekilde çöker. İran bir deniz gücü değil; eğer gemilerini benzin ve petrol sağlamak için yurdışına yollarsa 50 mil haricinde ilerleyemezler.

Eğer siz uluslararası camiadan birşey isterseniz, siz de o camiaya birşey vermeniz lazım. O şey nükleer silahtan arınma anlaşması olmalıdır.Birleşmiş Milletlere bu konuda söz verdiniz, bu söze sadık kalmanız lazım.


E. Bayrak: Başkan Bush’un Ortadoğu’daki transformasyon girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Irak’ta devam eden zorluklardan sonra Hamas’ın zaferi büyük bir hayal kırıklığı değil mi?

M. Kirk:
Bence çok iyi gidiyor. Sonunda ilkemize sadık kalmalıyız. Biz inaniyoruz ki özgür insanlar özgür kararlar vermeli. Açıktır ki Hamas çok büyük bir zafer kazanmıştır ama o güç bir sorumluluk taşır. Ona oy verenler de biliyorlar ki uluslararası camia Hamas’ı desteklemez. Hamas’ın tüzüğünde İsraili yok etme beyannamesi ve sicilinde terörist hareketlerle öldürülmüş olan 400 kişi var. Hamas liderleri şimdi maaş ödemek için karışıklık içinde uğraşmak zorundalar. Hamasın desteklediği bir hükümeti hiçbir şekilde desteklemeyiz. Elbette Filistin halkının kendi hükümetini seçme özgürlüğü hakkı vardır. Ama okullar, yollar, hastaneler için iyi şanslar dilerim. Çünkü biz desteklemeyeceğiz.

E. Bayrak: Hamasın bir lideri Amerika ile anlaşabiliriz diyorlar,,,

M. Kirk:

Hamas liderleri meşhur yalancıdırlar. Onun için bence onların dediği şeylerin hiçbirine güvenmeyiz. Bence Filistin halkı İsraile karşı olan bir ideolojiden ziyade yollar, okullar ve hastanelere önem vermeli. Şimdi öyle bir partiye oy verdiler ki işleri ve ve çocuklarının geleceği tehlikeye girmiş oldu. Benim kanaatime göre, Fetih Partisi veya Fetih’ten sonra gelecek olan parti okul,yol veya hastane isteyenler için gelecek seçimlerde daha iyi olabilir diye düşünüyorum. Ama bir tür öfke sürecinden geçmemiz lazım. Filistin halkı ve kararına saygı duymalıyız. Uluslararası camiadan hiçbir destek alamayacak olan bir partiyi seçtiler. Hiç destek almadan yönetmeye calışsınlar. Hamas için çok zor bir zaman olacak ve bir seçim daha gelecek.

Türkiye’yi örnek alalım. Şimdi Avrupa Birliğine girmeye çalışıyor ama yıllardır buna karşı çıkanlar vardı. Ama Türkiye bence haklı olarak karar vermiştir ki geleceği Avrupa ile beraber olmaktır. Demokrat ve özgür topluluğun bir parçası ve dünyanın her iki tarafına açık olarak.Ve onun için Türkiye’nin ekonomik geliri bir İslam ülkesi olarak çok yüksekdir. Çünkü doğru bir politikayı kabul etmiştir. Elbette zor ve elbette karşı olan ve başka düşünen sesler vardı.


E. Bayrak:Son zamanlarda özellikle Pentagon ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki ilişkilerde gözle görülür bir iyileşme oldu, Türk-Amerikan ilişkilerinde bunun önemi ne kadardır?
M. Kirk:

Çok önemli. Çünkü Türkiye Irak’tan önce Amerika yönetimi içinde inanılmayacak kadar etkili idi. Ve Pentagon her zaman Türkiye’den taraf idi. Ama Irak’tan sonra Türkiye’nin etkisi azaldı. Ama bizim komutanlar ve Türk komutanlar ilişkilerini devam ettirdiler. Ve benim ümidim sonunda o işbirliğini yeniden inşa edebileceğimizdir. Türkiye Suriye ve İran konularında Batı yanında mı duracak ya da belirsiz bir tavır mı takınacak göreceğiz. Batılı tarafında durursa Türkiye Cumhurbaşkanı, Başbakanı ya da Türk Komutanları bu problemler hakkında yapılan her toplantıda rol oynamalı. Ve Türkiye bizim takımımızın bir parçası olur. Eğer Türkiye bizim takımımızın bir parçası değilse o zaman bilirsin hangi takımda olduğunu.!


E. Bayrak: Cumhuriyetçi Parti şu anda hem Başkanlık hem de Kongrenin iki kanadına hakim olmaktadır, önümüzdeki seçimlerde bu durumun devam etmesini bekliyor musunuz?

M. Kirk:
Herkes benim partim kazanacak der ama ben standart olmayan bir cevap vereyim. 2006  seçimlerinde Senato’da tehlikede olan Cumhuriyetçilerin sayısı yeterli olmadığı için ben orada değişim ihtimali görmüyorum. Temsilciler Meclisinde değişim ihtimali daha yüksek. Ama üyelerin seçim bölgeleri yeniden çizilmiş olduğu için el değişebilecek sandalyeler yeterli olmayabilir.Beyaz Saray’la ilgili olan sorunuza gelince: Amerikan halkı iktidar partisini değiştirmeyi sever. Onun için sekiz yılın sonunda Cumhuriyetçilerin Beyaz Saray’da kalabilmesi oldukça zor. Ronald Reagan zamanında  oldu. 1988’de Reagan’in Başkan Yardımcısı George Bush kazandı. Sonra memleket bir değişim istedi. Beyaz Saray için 2006 Aralık’ta Kongre’nin ara seçimi bittiği anda seçim savaşı başlayacak. Genel kanaat bizim partimizin adayı John McCain ve onların ki de Hillary Clinton olur. Bence McCain ve Clinton arasındaki seçimi McCain kazanır çünkü Clinton çok ayırtıcı bir isimdir ve McCain ortayı tutabilir. Ama daha önceki seçimlere bakarsak önde olan isimlerin aday bile olamadıklarını görürüz.

M. Kirk: Siz sürekli mi kalacaksınız Washington’da
E. Bayrak: Evet
M. Kirk: O zaman gökgürültülü kubbeye hoşgeldiniz diyorum! (Kongre binasını kastederek)


Mark Steven Kirk Kimdir?

İllinois Eyaletin’de şu anda Savunma Bakanı olan Donald Rumsfeld’in geçmişte temsil ettiği seçim bölgesinin temsilcisi olan Mark Kirk, Temsilciler Meclisinde önemli bir komite olan Tahsisatlar Komitesi ve Dış Yardımlar alt komitesinde görevlidir.
Ayrıca Temsilciler Meclisi İran Özel Çalışma Kurulunda da bulunmaktadır.

Kongreye seçilmeden önce donanma istihbarat görevlisi ve Dışişleri bakan yardımcı vekili görevlerinde bulunan Kirk, iyi bir savunma uzmanı olarak tanınıyor. Yedeksubay olarak bir ara Adana İncirlik’te de görev yapmış olan Kirk, yedeksubaylık görevini belirli aralıklarda Pentagon’da ifa ediyor. Bu nedenle Rusmfeld’e yakınlığı kadar da Başkan Bush’a da oldukça yakın olduğu da bilinmektedir